Yusuf Yavuzyılmaz Yazdı: Amerika ve Pragmatizm

26.09.2021

Pragmatizm, epistemolojik anlamda bilginin sonuçta işe yararlılığından hareket eder. Bu nedenle, bir bilginin doğruluğu sonuçta sağladığı yararla ilgilidir. İşe yaramayan, bir sorunu çözmeyen bilgi yanlıştır.

Pragmatizmin ahlak anlayışı da bilgi anlayışına paraleldir. Ahlakın temel kavramları olan iyi ve kötünün ölçütü, eylemin sonuçta sağladığı yararla ilgilidir. Dolayısıyla pragmatizme göre evrensel ahlak ilkelerinden söz edilemez. Sonuçta sağladığı yarar değiştikçe ahlaki olan da değişir. Bu nedenle pragmatizm, evrensel ahlak kuralları olduğunu savunan din ve düşünce sistemlerine karşıdır.

Öte yandan pragmatizm felsefesinde kendine özgü bir araç amaç ilişkisi vardır. Temel anlayış “amaç vasıtayı meşru kılar” anlayışıdır. Dolayısıyla istenilen hedefe ulaşılması, kullanılan ölçütlerinde meşrulaşmasını sağlar.

Özellikle İngiltere ve Amerika’nın siyasal tavırlarının altındaki temel felsefe pragmatizmdir.  İngiltere’nin izlediği saldırgan ve emperyalist siyaseti savunan Lord Palmerston, dünya siyaset tarihinde derin izler bırakmıştır.  İzlediği çıkarcı ve emperyalist siyaseti şu cümle ile özetlemiştir: “İngiltere’nin ebedi dost ve düşmanları yoktur, değişmez çıkarları vardır.” Kuşku yok ki, pragmatizm, Amerikan ve İngiliz dış siyasetini tanımlamak üzere kullanılsa da, “ulusal çıkarlar“ kavramsallaştırması, bütün ulusal devletlerin dış politikasını ahlaki ilkelerin değil, çıkarların yönlendirdiğini ifade eder.

Son günlerde dünyayı etkileyen Afganistan’da olan şey tipik Amerikan pragmatizmdir. Amerika’nın Afganistan’daki ölçütü sonuçta yaralı olan ahlakidir, ölçütüdür. Ayrıca pragmatizmin “bütün zamanlar için geçerli ahlak kuralları yoktur; çıkarlar değiştikçe ahlak kuralları da değişir” ilkesi, Amerika’nın Afganistan siyasetinin temel referansıdır. Bu nedenle Amerika’nın tavrını değerlendirirken bu ölçütü gözden kaçırmamak gerekir.

ABD, Afganistan’daki siyasal davranışı ile işbirliği yaptığı bütün ülke ve örgütlere net bir mesaj verdi: İşime geldiğinde işbirliği yaptığım devlet ve örgütleri terk eder, şimdiye kadar mücadele ettiğin terör örgütünü resmi yönetim olarak tanırım. Bu nedenle stratejisini Amerika işbirliğine dayandıran ülke ve örgütler buna uygun davranmalıdır. Çünkü Amerika’nın değişen politik çıkarları işbirliği yaptığı ülke ve örgütleri derinden etkileyecektir.

            Burada önemli sorunlardan biri de Kürt hareketi üzerine olacaktır. Amerika’nın Afganistan’dan kendisi ile işbirliği yapan güçleri yüzüstü bırakıp ayrılması PKK ve YPG’yi nasıl etkiler? Kuşkusuz bu durum, örgütler üzerinde bir tedirginlik yaratacaktır. Bu ve benzeri örgütlerin Amerika ile işbirliğini sürdürse bile, ilişkilere belirgin bir rezerv koyacaklardır.

            Öyle görülüyor ki, temel sorun, emperyalizme maruz kalan ülkelerin ve tabi ki İslam ülkelerinin kendi sorunlarını çözememeleridir. Kendi sorunlarını çözemeyen, iç barışını sağlayamayan ülkeler diş faktörlerin müdahalesine açık hale gelir. Dış müdahaleyi değerlendirmede bu faktör halkın tavrını belirleyen bir faktör haline gelmektedir. Burada belirleyici faktör iç faktörlerdir. Bu yüzden kendi halkını demir yumruk politikasıyla yöneten ve en temel haklardan mahrum bırakan yöneticiler, halkının dış müdahalelere karşı olan direncini büyük ölçüte kırmaktadır.

            Suriye, Irak ve diğer İslam ülkelerinde halkın dış müdahaleye direnç göstermemesinin, hatta yer yer işbirliği yapmasının altında yatan neden budur.

Yusuf Yavuzyılmaz’ın Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.