Yusuf Yavuzyılmaz Yazdı: Aydının Misyonu

26.12.2021

Tarihin sıkışma anlarında aydının görevi adaletin yanında durmaktır. Bu aydının hem içinde yaşadığı topluma, hem de tarihe karşı sorumluluğudur. Özellikle haksızlığın, hukuksuzluğun, zorbalığın tavan yaptığı dönemlerde aydın muhalif duruşuyla öne çıkmalıdır.

               Aydın, yakın olduğu siyasal anlayış iktidara gelse dahi, eleştirel konumunu yitirmemeli, hak, hukuk ve özgürlüğün izini sürmelidir. Bu aydının düşünsel bağımsızlığı için son derece önemlidir.

               İslami Aydın’ın öncülü Ebu Hanife’dir. Ebu Hanife, siyasal iktidar karşısındaki muhalif ve yol gösterici konumu tüm zamanlar için örnektir. Ebu Hanife, ilmin onurunu korumaya ve ömrü boyunca hakikatin sesi olmaya çalışmıştır. İnsanların hukukunu koruma yaklaşımı onu diğerlerinden ayrı tutan en belirgin özelliktir.

               Aydın, yol gösteren, ufuk açıcı, eleştirel bir tutuma sahiptir. Bu tutum onu diğer insanlardan ayıran en önemli özelliktir. Aydının bu özelliğini koruması için iktidara mesafeli durması gerekmektedir. Bu tutumu benimsemez ise özgürlüğünü ve özgünlüğünü koruması mümkün değildir.

               İslamcı Aydın’ın en büyük sorunu iktidara eklemlenmesidir. Bu durum hem düşünce üretimi hem de muhalif duruşunu büyük ölçüde örselenmiştir. Kuşkusuz, iktidara mesafeli durarak özgün konumunu koruyan İslamcı aydınlar da vardır. Ancak büyük çoğunluk iktidarla kabul edilemez bir etkileşime girmiştir. Bu tutum onu muhalif olmaktan uzaklaştırdığı gibi, düşünce özgürlüğünü de büyük ölçüde bitirmiştir.

               İslamcı Aydın’ın iktidara eklemlenmesi, değişimci tutumunu ortadan kaldırmış onu statükonun savunucusu konumuna indirgemiştir. Bu statükonun doğası gereğidir. Bunun sonucu İslamcı aydın, değişimin ve adaletin sözcülüğünden, her tür eleştirisini geri çekerek, iktidarın savunucusu konumuna düşmüştür.

               İslamcı Aydın’ın trajedisi, idealini yitirerek statükonun savunucusu olmaktır. İdealini yitiren insan, mevcut durumda gerçekleşeni en iyi olan şeklinde yorumlar ki, bu Sünni tarih okumasına bir hayli uygundur. Muhafazakârlık, tarihsel geleneğin en büyük hakem olduğunu, bu yüzden tarihten süzülüp gelen bilgi ya da davranış modelinin en iyi model olduğunu savunur.

               Sünni tarih pratiğinin dört halife ve faziletlerini okuması da bu türden bir zihin yapısına işaret etmektedir. Sünni tarihçiler, halife sıralamasından kalkarak buna uygun bir fazilet sıralaması da inşa etmişlerdir. Bu tutum var olanı eleştirmek yerine onu meşrulaştırıcı bir söylem üretmeyi ana ilke olarak belirlemektedir.

               Aydının en önemli misyonu eleştirel bir noktada durmasıdır. Eleştiri ile slogan atmak farklı şeylerdir. Bundan dolayı aydın herhangi bir partinin yandaşı ve koşulsuz destekleyicisi değildir.

               Hz. Peygamber’in dostlarının büyük bölümü fakirler, yoksullar, kategorik olarak toplumun en alt katmanında yer alan kölelerdir. Ömrü boyunca da onların yanında durmuş ve onların haklarını öne çıkarmıştır. Hz. Peygamberin varisleri olan aydınların/âlimlerin en önemli vasfı bu sınıfların temsilcisi olmaktır.

               Aydın, olayları bağlı bulunduğu siyasal paradigmanın dışına ve üstüne çıkarak görmeye çalışır. Bunun çok kolay olmadığını bilinmelidir. Çünkü insan bulunduğu konumdan olayları değerlendiren bir dilin mirasçısı olarak ortaya çıkmıştır. Bu dil onun düşüncesinin sınırlarını da çiziyor. Aydın verili olan dilin çizdiği zihniyet dünyasının sınırlarını zorlayan ve aşan kişidir.

Yusuf Yavuzyılmaz’ın Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.