16.09.2024
İçinde bulunduğu parti, cemaat, sivil toplum örgütü gibi kuruluşlardan ayrıldıktan sonra yapılan eleştiriler önemlidir. Ancak bu eleştirilerin arkasındaki niyet çok daha önemlidir. Bir süre içinde bulunduğu grubu çeşitli gerekçeler ileri sürerek terk eden kişinin, bunu ilkesel olarak mı yoksa bir takım istekleri karşılanmadığı için mi yaptığı önemlidir. Tam da bu nokta sağlıklı bir eleştiri yapmak için nirengi noktasıdır.
Ait olduğu grubun içinde bulunduğu süreçte hiç bir eleştiri yapmayan, eksik ve yanlışları dile getirmeyen bir insanın ayrıldığı gün, her şey o anda başlamış gibi eleştiriye başlaması kuşku uyandırıcıdır. Eleştiri, kişisel ikbal ve beklentiler için ertelenecek bir şey değildir.
Ne yazık ki, Türkiye’de bir süre içinde bulunduğu grubu terk edenlerin önemli bir kısmı, bu eylemi, kişisel beklentilerinin karşılanmadığı için yapmaktadır. Bu davranış eleştirilerinde samimi olmadığı kuşkusu uyandırmaktadır. Nitekim içinde bulunduğu gruba karşı bir süre eleştirel yazılar yazan biri bir süre sonra, üstelik işleyiş daha da kötüleştiği halde, tekrar geri dönüp yaptığı eleştirileri unutarak savunmaya başlaması derin bir ahlak zaafına işaret ediyor.
Öte yandan, bulunduğu grup içinde gördüğü olumsuzlukları eleştiri konusu yapan biri genellikle şu itirazlarla karşılaşır: “Şu kritik günlerde eleştirinin sırası değil, düşmanlarımıza koz vermeyelim, kol kırılır yen içinde kalır.” Kişiyi suskunluğa yönelten bu durum, mevcut sorunların çözümüne katkı yapmadığı gibi çürüme ve yozlaşmayı daha da derinleştirmektedir. Kırılan kol yen içinde kangrene dönüşmektedir. Diğer yandan, sorun olan konulardaki sessizlik, yenileşme ve dönüşümün önünü tıkamaktadır. Çünkü eleştirinin önünün tıkanması yeni ve farklı düşüncelerin ortaya çıkmasını engellemektedir. Kuşku yok ki, hayat sürekli değişmekte, bunun sonucunda yeni sorunlar ortaya çıkmaktadır. Yeni sorunlara başka bir tarihsel dönemde üretilen eski cevaplar verilemez. Çünkü eski cevapların verildiği tarihsel ve toplumsal koşullar büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Kaldı ki, aynı tarihsel durumda üretilse bile, ortaya çıkan çözüm önerileri farklı toplumsal süreçler yaşayan toplum için yeterli olamaz. Tarihin ve toplumun dinamik olduğu durumda bilgi statik hale getirilemez. Yeni sorunlara eski cevaplarda ısrar etmek, savunulan düşünceyi gündemden koparır. Üstelik yeni nesil eski cevaplardan tatmin olmayacaktır. Toplumsal yaşamda ortaya çıkan kuşaklar arası çatışmanın en önemli nedenlerinden biri anne- babanın eski cevaplarda diretmesi, onu bir türlü güncelleyememesidir.
Elbette eleştiri yaparken yıkıcı değil, yapıcı, ufuk açıcı, yol gösterici olmak gerekir. Kişisel çıkar ve ikbal beklentisi temel alınarak yapılan eleştiri, amacın erdemli olmamasından dolayı, eleştiri ahlakına uygun değildir.
Eleştiriye konu olan olaya etki eden faktörlerden bazılarını bilerek ya da bilmeyerek ihmal etmek, dini yorumlama anlamında da büyük sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Kur’an’la bağlantılı bir olayı analiz ederken veya açıklarken konu ile ilgili tüm ayetleri gözden geçirmek gerekir. Çünkü tüm ayetleri bir araya getirerek incelemek araştırmacıyı içine düşmesi mümkün olan yanılgılardan koruduğu gibi, konu hakkında sağlıklı bir sonuç üretmesini de kolaylaştırır. İslam tarihinde ortaya çıkan ilk ekollerden biri olan Hariciler, indirgemeci yöntemin en önemli örneği olarak karşımızdadır. Nitekim Hariciler, ” Hüküm Allah’ındır” ayetini hem konu bütünlüğünü, hem amacını ihmal ederek yaptıkları literal okuma ile Hz. Ali’yi kafir ilan etmişlerdi. Yoksa Hariciler, son derece samimi, çoğunlukla Kur’an’ı ezbere bilen, helal ve haram konusunda çok dikkatli insanlardı. Ancak samimiyetleri onları hataya düşmekten alıkoyamadı. Öyle görülüyor ki, samimi olmak ile doğru olmak aynı şey değildir. Çünkü kendi davasına ölümüne bağlı, gerektiğinde canını vermekten çekinmeyen bir insanın samimiyetinden kuşku duyulamaz. Nitekim tarihte Haşhaşiler diye bilinen topluluk samimiyet konusunda son derece duyarlıdır. Öte yandan Haşhaşiler, lidere aşırı bağlılığın, liderin verdiği kararı canı pahasına sorgulamadan uygulamanın, varlığını hiç kuşku duymadan lidere adamanın en güzel örneğidir.
İslam inancı, yeni ortaya çıkan sorunlara yeni cevaplar üretmek anlamında içtihat yöntemini geliştirmiştir. İçtihat, hayatın sabit kalmadığı, yeni zamanların yeni sorunlar doğuracağı, bu nedenle yeni çözümler üretilmesi gerektiğine işaret eder. İçtihat, entelektüel hayata dinamizm kazandırır. İnancı ortaya çıkan sorunların çözümü üzerinden güncele bağlar. İçtihat, hiç kuşku yok ki eleştirel düşünceyle bağlantılıdır.
Hiç kuşku yok ki, dinamizmini kaybetmiş, donmuş, durağan bir toplumda içtihat yapmak kolay değildir. Çünkü dinamizmini kaybetmiş toplumlarda muhafazakarlık ve milliyetçilik ön plana çıkar. Böyle bir toplumda geçmiş geleceği yönlendirir. Bugünün sorunlarını çözemeyen insanların tarihe sığınmaktan başka bir seçeneği yoktur.
Eleştiri yaparken dikkate alınacak ilkelerden biri de kullanılan bilgilerin doğru olmasıdır. Kullanılan bilgilerin doğru olmaması eleştirinin değerini ve etki gücünü ortadan kaldırır. Bu anlamda siyasal rakibiniz de olsa, eleştiri yaparken adaletten ayrılmamak gerekir. Doğru olmayan bir olayı olmuş gibi göstermek ve onun üzerine eleştiri bina etmek son derece yanlıştır. Bu durum, derin bir ahlakı zaafa da işaret eder.
Hak, hakikat ve adalet kavramlarını içermeyen eleştiri, sağlıklı bir eleştiri değildir. Siyasal iktidarın yaptığı her şey yanlıştır ya da doğrudur noktasında durmamak gerekir.
Siyasal iktidarın ilk on yılını destekleyen, sonraki beş yılına kuşku ile bakan son dönemine ise eleştirel yaklaşan bir noktada duruyorum. Başlangıçta bürokrasi ile mücadelesini önemseyen, Kürt açılımını ve demokratik hamleleri destekleyen bir noktada durdum. Özellikle MHP ile ortaklığın olduğu süreç benim için kabul edilemez uygulamalara ve dönüşümlere neden oldu. Gerek milliyetçiliğin gerek onun seküler yorumu olan ulusalcılığın hukuk devleti ve adalet düzeni oluşturma potansiyeli olmadığını düşünüyorum. Benim açımdan parti iki büyük olumsuz dönüşüm geçirdi: Milliyetçileşme ve muhafazakarlaşma. Milliyetçilik ve muhafazakarlık hukuk devleti olmanın, temel hak ve özgürlükleri geliştirmenin, devleti hukuk içine çekmenin önündeki en büyük engellerdir. Dolayısıyla eleştiride durduğum nokta ile desteklediğim nokta aynıdır: Hukuk devleti, toplumsal barış, temel hak ve özgürlükler, askeri bürokrasi ile mücadele. Bunlar yapıldığı için destekledim, bunlardan vazgeçildiği için eleştiriyorum. Yani sahip çıkarken ve eleştirilen benim durduğum yer değişmedi. Ak parti değişti ve dönüştü. Daha açıkçası bir zamanlar destekleyip şimdi eleştirmemin temelinde, bireysel çıkarlar değil, partinin önceliklerinin değişmesi yer almaktadır. Temel sorun siyasal iktidarın kuruluş ilkelerinden uzaklaşmasıdır.