09.09.2024
Harp Okulu öğrencilerinin kılıçlarını çekerek “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” diye slogan atmalar ve bunu sosyal medyada yayınlanması üzerine ortaya çıkan tartışma devam ediyor. Konu ile ilgili MSB’den yapılan ilk açıklama şu şekilde: “Harp Okullarının mezuniyet törenleri 30-31 Ağustos tarihlerinde yapılmış olup mezun olan Teğmenlerin Harp Okulları ile idari bağı kalmamıştır. Teğmenlerin okula çağrılarak haklarında sosyal medya paylaşımları nedeniyle tahkikat açıldığı iddiaları doğru değildir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
Yapılan açıklamada böyle bir eylemin yapılmadığına ilişkin bir bilgiye yer vermiyor. Kaldı ki, mezun olsalar da teğmenler orduda görev alacaklardır. Türkiye gibi geçmişi askeri darbelere sahne olan bir ülkede, yaşanan durum son derece ciddidir. Çünkü “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganı açıkça seçilmiş iktidara, karşı bir meydan okuma şeklinde okunmalıdır. Bu yüzden slogan asla masum değildir. 15 Temmuz’dan sonra askeri alanda köklü değişiklikler yapılsa da bu değişikliklerin sol ulusalcı Kemalist subaylar tarafından hoş karşılanmadığı biliniyor. Kaldı ki, yakın geçmişi darbelerle dolu bir ordunun tümüyle askeri darbe yaklaşımından uzaklaştığı söylenemez. Yani asker içinde sivil iktidara darbe yapma düşüncesi halen canlıdır.
Bu yüzden konu ciddiye alınmalıdır. Demokratik hukuk devletlerinde seçimle gelen iktidarın değiştirilmesi seçimlerle olur. Seçim dışında bir müdahale ve bunu çağrıştıran anlayışlara asla pirim verilmemelidir.
Ancak öyle görülüyor ki, devletin güvenliğini en üst değer olarak gören yeni ulusalcı muhafazakarlık bu davranıştan rahatsız değil. Daha sonra yapılan açıklamalar ilk yapılan ve olayı makul göstermeye çalışan açıklamaların aksine olayın soruşturulacağı yaklaşımı, siyasal iktidarın tepki konusundaki kafa karışıklığını gösteriyor.
Siyasal iktidara muhalif olanların askerlerin yemin törenlerinde kullandığı slogan karşısında sessizliği ve destekleyici tavrı doğru değildir. Bu durumda, sağlıklı yaklaşım, hem iktidarı hem de darbe imasının arkasında duranları desteklememek gerekir. Dolayısıyla her iki tarafı da eleştirmek sağlıklı bir yaklaşımdır. Eleştiri ahlakı, eleştirinin kime yarayacağına değil, olayın kendisine yoğunlaşmayı gerektirir. Askeri darbeye ilkesel olarak karşı olmak gerekir. Bu eleştiriyi yapanların, ilkesel anlamda askeri darbeye karşı durmaları, mevcut siyasal iktidarı destekledikleri anlamına gelmez. Toptancı ve taraflı değerlendirmeler insanı duygusal tepkiler vermeye götürebilir. Sonuç olarak siyasal iktidarın kötü yönetimi, askeri darbe iması barındıran bir eylemi desteklemeyi gerektirmez.
Öte yandan İktidarı destekleyen basının bunu bir iktidar övgüsüne ve desteğine dönüştürme gayretine karşı da uyanık olmak ve bu propagandaya alet olmamakta da fayda var.
Ahlak, olaylar karşısında ilkesel olmayı gerektirir. Bu anlamda bir olumsuz davranışa ilkesel olarak karşı çıkılmalıdır. Ahlak, kimin işine yaradığına göre tavır göstermeyi asla onaylamaz. Bu anlamda askerin sivil siyasete karışmasını ima eden bir slogan atmasına da, bir partiyi destekleyen toplum kesimine hakaret etmesine de sahip çıkılamaz. Çünkü yarın asker size karşı sloganı atar ve bir vatandaş size oy verenlere hakaret eder.
Bu anlam da “Ak Parti’ye oy verenler geri zekalıdır” ifadesiyle “CHP’ye oy verenler geri zekalıdır” ifadeleri eşit derecede sorunludur ve suçtur. Birine sahip çıkıp diğerine karşı çıkmak ahlaki açıdan sorunludur.
Öte yandan Ak Partinin teğmenlerin yemin törenlerine ilişkin pragmatik ve ilkesiz tutumu eleştiriyi hak etmektedir. Ak Partili Ömer Çelik’in “Genç teğmenlerimizin mezuniyet törenlerinde ordumuzun ebedi başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anması kadar doğal bir şey yoktur. Bunu bir vesayet odağı gibi değerlendirmek yanlıştır.” Şeklindeki ifadeleri gerçekten ibret vericidir.
Bu ifadeler, değişim, dönüşüm başkalaşım ve siyasal tutarsızlığın en güzel örneğidir.
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganı, hiç kuşkusuz darbe ideolojisini çağrıştıran, demokrasi ve hukuk karşıtı, asla masum görülmemesi gereken bir ifadedir. İnsan haklarını, temel hak ve özgürlükleri, inanç özgürlüğünü, hukukun üstünlüğü ve adaleti savunanların bu ifadeleri asla onaylamamak ve desteklememek gerekir. Demokratik hukuk devletlerinin hiçbirinde ordu, darbe zamanlarını çağrıştıran bir sloganı atamaz ve sivil siyaset tartışmalarına taraf olamaz.
Öyle görülüyor ki, bütün formel değişimlere karşın, asker sivil ilişkileri her an sorun üretecek bir noktada bulunuyor.