16.10.2023
Genellikle Yahudi ve Siyonist sermayenin egemen olduğu medya kanallarından gelen Hamas haberlerine itibar etmemek gerekir. İsrail, kendi vandalizmini, ırkçılığını, saldırganlığını, ahlak ve vicdana aykırı eylemlerini meşrulaştırmak için her tür kara propagandayı insafsızca ve ahlaksızca yapıyor.
Ülkemizde bazı akademisyen ve medya kuruluşları ve yazarlar da ( Oğuzhan Uğur, Fatih Altaylı, Celal Şengör, İlber Ortaylı gibi) bu kara propagandanın sözcülüğünü yapıyor.
“Oğuzhan Uğur’un Mevzular Açık Mikrofon programında “Filistinliler toprak satmadı diyen zır cahildir” ve “Eskiden Filistinli demek arazi satıp Beyrut’ta, Kahire’de yiyen demekti” diyen jeoloji profesörü Celal Şengör ile tarihçi İlber Ortaylı’nın sözlerini Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, siyaset bilimci Levent Baştürk ve yazar/seyyah Hasan Mert Kaya Serbestiyet’e değerlendirdi. Ekinci: “1918’de Arap ve Yahudilerin elindeki toprak nispeti % 98,5 / % 1,5 iken, 1948’te bu nispet % 94 / % 6 olmuştur ki mübalağa edilecek bir mesele olmadığı aşikardır.” Kaya: “1918-1948 arasında Yahudilerin sahip olduğu toprak oranı %6’ya yükseldi. Bu yükselişin temel dinamiği Osmanlı’dan intikal eden hazine topraklarının İngilizlerce Yahudi yerleşimcilere devredilmesidir.” Baştürk: “Yahudilerin satın aldığı toprakların % 52,6’sı Filistinli olmayan, toprakla doğrudan bağı olmayan zengin Suriyeli ve Lübnanlı fertlere aittir. Filistin kökenli mülk sahiplerinin Yahudilere satılan topraklar içindeki payı %5 ile %7 arasındadır.” (Mustafa Ali Akyol, TARTIŞMA / İsrail, Filistinlilerin sattığı topraklarla mı kuruldu? Serbestiyet, 15 Ekim 2023)
Filistin’de toprak satışı konusunda bu gerçekler ortada duruyorken Oğuzhan Uğur’un: “Filistinliler(in) açgözlü dedelerinin sattıkları topraklar üzerine kurulmuş İsrail’ ifadesiyle, Celal Şengör ve İlber Ortaylı gibi akademisyenlerin ”toprak satışı olmaz olur mu, olmadı diyen cahildir, hem de büyük oranlarda oldu” sözlerinin analiz edilmesi gerekiyor. Oğuzhan Uğur, entelektüel yetersizliği dolayısıyla mazur görülebilir, ancak diğer ikisi hiç olmazsa bilim ahlakına sahip olmaları beklenir. 1947’de BM Filistin için Paylaşım Planı oylandığı esnada Filistin’de Siyonistlerin kontrolündeki arazinin toplam arazinin sadece %6-7’si civarında olduğu açıkça bilinmesine rağmen bu iddiayı dile getirmek son derece ahlaksızdır.
Olayın ayrıntılarına kadar bilinmesine karşın Araplarla ilgili bir konu ortaya çıktığında bu tez dillendirilir. Kuşkusuz bu anlayışın sebepleri olmalıdır. “BM paylaşım planı oynanırken Siyonistlerin sahip olduğu toprak parçasının sadece yüzde 6 -7 civarında olduğu yılardır söyleniyor olmasına rağmen neden hâlâ günümüzde her Filistin mevzusu açıldığında toprak konusu önümüze geliyor?
Çeşitli sebepleri var. Hepsini saymayacağım ama bazılarına değineyim:
Bunların en başında bizim toplumun öğrenme ve bilgi düşmanlığı, yanlışlarında ısrarlı olma tutkusu ve saplanmış olduğu önyargılarından kurtulmak gibi bir kaygısının olmaması geliyor. Bizim toplum cehaletiyle mutlu bir toplum.
İkincisi, Erdoğan’a olan nefretin, onun İslamcı ve ümmetçi (dolayısıyla “Arapçı”) olduğu zannı üzerinden Arap düşmanlığına dönüşmüş olması.
Üçüncüsü, Türkiye’deki Suriyeli varlığına dönüşen ırkçı tepki Araplarla ilgili olan her meselede karşı taraf lehine tavır alma eğilimini doğurması.”(Mustafa Ali Akyol, TARTIŞMA/ İsrail, Filistinlilerin sattığı topraklarla mı kuruldu? Serbestiyet, 15 Ekim 2023)
Kaldı ki, geçmişte iddia edildiği gibi Filistinliler topraklarını satmış bile olsa, bu İsrail’in ırkçı ve saldırgan politikalarını aklamak için bir gerekçe olarak kullanılamaz.
Bu tür tepkilerin arka planında, Cumhuriyet modernleşmesi sürecinde ortaya çıkan Türk milliyetçiliğin kendine uygun bir tarih oluşturma çabasının, onu farklı felsefi arayışlara itmesi yatmaktadır. Özellikle kendini Araplara karşı konumlandıran Türk milliyetçiliği, Araplar hakkında ortaya çıkan her sorunda, milliyetçiliğin en sert katmanı olan faşizme yatkın ırkçı tepkiler ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu tepkiler en üst düzeyde seküler ulusalcı kesimde görülmektedir. Bu yüzden Mehmet Akif Ersoy’a karşı tepkilidirler. Bu tepkinin kökeninde Mehmet Akif Ersoy’un, Muhammed Abduh ve Cemalettin Afgani’yi üstat kabul etmesinden dolayı duydukları tepki yatmaktadır. Aynı hastalıklı tepki Filistin sorununda da karşımıza çıkmaktadır. Milliyetçilik ve onun seküler türü olan ulusalcılık, Türk aydınının olaylara bakışını sınırlamakta, evrenselliğini ve tarafsızlığını büyük ölçüde azaltmaktadır.
Aydın, zalim iktidarların, ırkçı fanatiklerin, Siyonist Vandalların, güçlünün, egemenlerin değil; haklıların, ezilmişlerin, sömürülenlerin, hakları ihlal edilenlerin safında durmalıdır. Öyle görülüyor ki, Türk aydının önemli bir bölümünde entelektüel ahlak sorunu vardır. Aydın, karşısındaki insanın etnik kökenine, bakarak tavır geliştiremez. Önemli olan haksızlığa uğramış kişi ve toplumlara sahip çıkmaktır. Haksızlığa uğrayanın Ermeni, Rum, Yahudi, Arap veya Türk olması bir şeyi değiştirmez.
Türkiye’de ulusalcı aydınlar büyük ölçüde resmi ideolojinin sözcüsü durumundadır. İdeolojik zihin asla bildiklerinden ve genellemelerinden en küçük bir şüphe duymazlar.
Bütün sivil toplum örgütleri ve devletlerin en öncelikli sorunu Filistin olmalıdır. Çünkü yaşam ve ölüm arasındaki sorun diğer bütün sorunlara önceliklidir. Bu yüzden Filistin hakkında her düzeyde desteği, İsrail hakkındaki en küçük protestoyu önemsemek ve desteklemek gerekir.
Tepkisizliği, hareketsizliği, sessizliği tercih edenlere ise söylenecek bir şey yok. Tepki göstermemek için çeşitli görüşler ileri sürenlerin, zihninin arka planındaki karanlık düşünceyi anlıyorum. Biz haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır geleneğinden geliyoruz. Bugün susan yarın yanında kimseyi bulamaz.
İsrail’i protestoya çağırıldığında , “ülkede bunca insan hakkı ihlalleri ve yolsuzluk yaşanırken neredeydiniz” diye soranlara verilecek cevap şu; “Onlar geçmişte sizin şu an durduğunuz yerde duruyorlardı”. Aranızdaki fark sadece zamansaldır. Siz onlar gibi olmadığınızı gösterin ve Filistin’e destek, İsrail’i protesto eylemlerine katılın. Yoksa eleştirinizin hiçbir ahlaki değeri yoktur. Kaldı ki, bu ülkede yaşanan her hukuk ihlaline tavır alan ve Filistin’e destek veren çok sayıda aydın ve kanaat önderi vardır.