Yusuf Yavuzyılmaz Yazdı: İktidar Aydın İlişkileri

15.07.2024

 

Miladi takvime göre 861 yılında vefat eden Zünnun el- Mısri, zamanında alim para ilişkisini şöyle anlatarak eleştiriyor: ” Eskiden bir insan, ilim uğruna malını harcardı, şimdi ise insanlar, ilim sayesinde para kazanıyor. “

( Filozofların Özelikleri, Nihat Keklik, Doğuş yayınları, s: 113)

           

Aydınların siyasal iktidarlar ile olan ilişkisi, bütün zamanların en büyük sorun alanlarından biridir.

Aydınları bekleyen en büyük tehlike, sahip oldukları ilmi, siyasetin emrine vererek, araçsallaştırmaktır. Araçsallaşan ilim, hakikat arayışının değil, iktidar ilişkilerinin yönlendirdi bir araca dönüşür. Bu durum aydını hak arayan kitlelerin önderi ve sözcüsü olmaktan çıkarır ve iktidarın eylemlerini meşrulaştıran, ilmini iktidar için harcayan bir konuma indirger.

Kuşkusuz aydın için turnusol kağıdı, güç merkezleri ve iktidar ile kurduğu ilişkilerdir. Bu ilişkinin sağlıklı kurulamaması aydını, siyasal egemen ideolojinin sözcüsü konumuna düşürür. Böylece aydın, güç merkezinin sözcüsüne dönüşür. Tarih boyunca olduğu gibi, Cumhuriyet modernleşmesi sürecinde de bu gerçeklik tüm çıplaklığı ile yaşanmıştır.

Aydını bekleyen en büyük tuzak, aynı ideolojiden gelen arkadaşlarının iktidar olmasıyla başlayan çelişkili durumdur. Aydın, fikir yoldaşlarının iktidarı ile ideallerinin arasına sıkıştığında yapacağı tercih konumunu belirleyecektir. Öte yandan aydın salt iktidar karşıtı olarak tanımlanamaz. Aydın, iktidar sahiplerinin uygulamaları karşısında tavır geliştirir.

Aynı ideolojiyi paylaşan arkadaşlarının iktidara gelişiyle başlayan çelişkili süreç aydını tehlikeli bir durumun eşiğine getirir. Bir zamanlar dava arkadaşı olan ve iktidar sürecinde daha önce savunduğu ideallerden uzaklaşan iktidar sahipleri, ondan her halükarda kendilerini savunmalarımı beklerler. İktidar sahipleri kendilerine verdiği destek karşılığında ona maddi ve bürokratik imkanlar sunarlar. Para, güç ve bürokratik makamla sınanan aydın, yapacağı tercihle konumunu belirleyecektir. Kuşku yok ki, iktidarın sunacağı imkanların çekiciliği ile sahip olduğu idealler arasında alacağı tavır aydın için belirleyici kriterdir.

Öte yandan, her iktidar aydınlardan koşulsuz itaat ister. Çünkü iktidarların icraatlarını meşrulaştıracakları araçlara ihtiyaçları vardır. Aydınlar, alimler, gazeteciler, yazarlar ve kanal önderleri bu anlamda siyasal iktidarlar için yaşamsal bir önem taşır.

Türkiye siyasetinde Ak Partinin iktidar sürecinde İslamcı aydınların önemli bir bölümü söz konusu çelişkiyi yaşadılar. Görünen o ki, İslamcı aydınların önemli bir bölümü iktidarla olan ilişkilerinde sağlıklı bir tutum takınamadılar ve sonuçta iktidara eklemlendiler. İktidara eklemlenen İslamcılar, daha önce Kemalizm’e eklemlerin laik ve seküler aydınların düştüğü hataya düştüler. İktidara eklemlenen aydın, muhalif olma ve yol göstericilik vasfını yitirir. Böylece aydın, bir taraftan iktidarın dilini kullanmaya, iktidarın yaptığı hataları görmemeye, diğer taraftan ise hak arayan kitleleri değersiz görmeye başlar. Hiç yapmaması gereken bir şeyi yapar ve devletten topluma doğru bakmaya başlar. Artık o hakikatin değil güç ilişkilerinin yönlendirdiği ve güç ilişkilerine göre pozisyon alan kişidir. Bu aynı zamanda aydının kendi misyonuna ihanetidir.

İslamcı aydın, iktidar karşısında eleştirel ve yol gösterici bir noktada durmalı, iktidarın yaptığı özgürlük düzenlemeleri ve halk yararına olan uygulamaları desteklemeli, hukuk dışı uygulamaları ise reddetmelidir.

Siyasal iktidarlar, kendilerine itaat etmeyip, hak ve hukuk temelinde eleştiriye başlayan aydınları önce kendi safına çekmek, başaramayınca onu etkisizleştirmeye çalışırlar. Tarihsel süreçte bütün aydınların başına gelen bu durum, İslamcı aydınların önderi olan Ebu Hanife’nin de başına gelmiştir.

Ebu Hanife, azgınlaşan, hak hukuk tanımayan, adaletten uzaklaşan siyasal iktidarlara karşı, aydının nasıl davranılması gerektiğini konusunda eşsiz bir miras bırakmıştır. İslamcı aydınların önemli bir bölümü bu mirasın izleyicisi olmaktan uzaklaşmıştır.

Bir aydının değerini belirleyen şey güç, iktidar karşısında aldığı konum ve savunduğu değerlerdir. Bundan dolayı, Cumhuriyet modernleşmesi sürecinde Hüseyin Avni Ulaş, Ali Şükrü Bey, Mehmet Akif ve Said Nursi gibi güç karşısında sinmeyen muhaliflere büyük saygı duymak gerekmektedir.

 

Yusuf Yavuzyılmaz’ın Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir