Yusuf Yavuzyılmaz Yazdı: Muhafazakarlığın Zihin Haritası II

18.03.2024
MUHAFAZAKARLIĞI ANLAMAK 
Son dönemlerde yaşadıklarımız yeni bir insan tipi ortaya çıkardı: Muhafazakar züppeler. Muhafazakar züppeler,  zihinsel olarak dini değerlere ve geleneğe bağlı, ancak hayatında bu değerlere yer vermeyen insan tipi olarak karşımıza çıkıyor. İktidardan pay almak uğruna bütün değerleri istismar ettiği gibi, daha da kötüsünü yaparak, dini değerleri siyasal kazanç sağlamak uğruna istismar ediyor. 
Tanzimat döneminden itibaren ortaya çıkan romanların ana karakterlerinden biri Batılı modern değerleri temel alan züppe tiplerdir. Bu tipler dini değerlerden ve gelenekten tümüyle kopmuş, formel bir çerçevede Batı hayranıdırlar. Muhafazakar züppeliği anlamak ve anlamlandırmak için bu düşüncenin arkasında yatan ideolojiyi, muhafazakarlığın tarih, toplum, din ve gelenek anlayışını analiz etmek gerekmektedir. Tanzimat döneminde ortaya çıkan kimlik bunalımı ve buna bağlı değerler sistemi tartışmaları o dönemdeki muhafazakarlık anlayışının sınırlarını çizer. Yeni bir kimlik ve değerler sistemi öneren Yeni Osmanlılar, Türkçüler, Batıcılar ve İslamcılar yer yer muhafazakarlıkla iç içe geçmiştir. 1970’lerden itibaren İslamcılığın muhafazakarlık ve milliyetçilikle arasına sınır çekme gayreti, uzun tarihsel birliktelikten doğan pratiğe çarpmıştır.
“Modernleşmenin bizdeki yansıması, toplumsal ve tarihsel altüst oluşlarla birlikte olmuştur. Modern zaman anlayışının merkezini oluşturan ‘ şimdi ‘ , bu topraklarda huzurlu bir geçmişin parçalanması ile belirsiz ve korkutucu bir gelecek arasında olmuştur. Bu durum sanatçıların hayal gücünün şimdiyi tamir etmeye dönük çalıştığını gösterir. Yani şimdinin sorunlu koşulları karşısında tarihin seçilmiş imgelerinin çağrılması. Bu bugün anladığımız anlamda bir geçmiş ve gelecek arayışı değildir. İmgedir. Tarih bu dönem yazarlarının eserlerinde büyük ölçüde imkansızın imgesi şeklinde belirir.”( Yılmaz Daşçıoğlu, 19. Yüzyıl Türk Edebiyatında Bireyleşme Üzerine, Hat yayınları, s 93)
Muhafazakarlar, Milliyetçiler, Batıcılar ve İslamcılar, esas itibarıyla, yarını inşa etmeye gayret ederler. Kullandıkları referanslar ve kuracakları toplum tasarımları bakımından birbirlerinden ayrılırlar. Bu durumda karşılarına bu anı/şimdiyi inşa eden modernizm düşüncesi çıkar. Nitekim Osmanlı geleneğine, Eski Türk geleneğine ve Asr-ı Saadet düzeni yardıma çağırılır. Buradaki zorluk bu imgelerin güncellenmesi ve şimdiyi belirleyecek bir söylem üretmesidir. Kuşku yok ki, bu noktadaki en büyük zorluk, değerlerin güncellenmesi konusunda yaşanmaktadır. Değerlerin güncellenmesi yapılamadığında harcanan zihinsel çaba sonuç vermemekte ve tarihe sığınmakla sonuçlanmaktadır. 
Tanzimat dönemi muhafazakar düşüncesini temsil eden Ahmet Mithat Efendi ve Mizancı Murad, siyasal anlamda, II. Abdülhamid yönetimini destekleyen bir noktada dururlar. Dönemin İslamcıları olan Mehmet Akif ve Said Nursi, II. Abdülhamid yönetimine karşıdır. Osmanlı modernleşmesi de bir kırılma noktası olan Tanzimat döneminin muhafazakar aydınları, Osmanlı toplumunu savunurken İttihat-ı İslam’ı yardımcı bir unsur olarak kullanmışlardır. Dolayısıyla muhafazakarlar dini değerleri temel almaktan ziyade onu devletin devamı için yardımcı bir eleman olarak değerlendirirler. Muhafazakar düşünce, toplumun tarihsel tecrübesini, toplumun birliğini ve sürekliliğini sağlayan en önemli etkenler olarak görür. Bu yüzden toplumun geleneğine ve tarihsel tecrübesine yönelik her eleştiri muhafazakarları korkutur. Toplumu idare eden siyasallık ise geleneğe göre sunnidir.
 Muhafazakarlar göre toplumsal yozlaşmaların ve sorunların kökeninde devlet ve siyaset kurumu değil, toplumsal yozlaşma yer alır. Bu yüzden muhafazakarlar siyaset kurumundan çok geleneğin yozlaşmasını öne çıkarırlar. Bu yüzden eleştirilerini siyasal iktidardan çok, toplumun gelenekten koparak yozlaşması üzerine yoğunlaştırırlar. “Muhafazakarlar insanı kusurlu olarak görüp toplumu geçmişten geleceğe uzanan bireyüstü bir kurum olarak yorumladıklarından siyaseti de sınırlı bir etkinlik olarak değerlendirirler. “(Arzu ve Tereddüt, Erdem Dönmez, Ötüken neşriyat, s: 253)
Muhafazakarların devlet anlayışını, bu düşüncenin teorisyeni Edmund Burke şöyle özetliyor: ” İnatçılık ve körü körüne ön yargıdan on bin kat daha kötü olan döneklik ve kaypaklık denen şerri def edebilmek amacıyla devleti kutsadık ki, insanlar devletin eksikliklerine ve ahlaksızlıklarına ancak ihtiyatla baksınlar; devleti yıkarak reforme etmeye koyulmayı asla hayal etmesinler; devletin hatalarına bir babanın yaralarını sarar bir edayla, dindar bir saygıyla ve titrek bir endişeyle yaklaşsınlar.” ( Edmund Burke, Fransa’daki Devrim Üzerine Düşünceler, Kadim Yayınları, s: 140)
Muhafazakarların iktidar ve devlet örgütlenmesinin hiyerarşisi ile herhangi bir sorunu olmadığından, dinin toplumsal düzeni meşrulaştırıcı söyleminden yaralanmak isterler. “Muhafazakar düşüncede dinin yerini daha çok toplumla kurduğu ilişki belirler. Bu çerçevede din, toplumun sahip olduğu bireyler ötesi kurumlardan biridir. Muhafazakarlar için din, imanı bir faaliyet olmaktan çok toplum bağlamında fayda umulan dünyevi bir kurumdur.” ( Arzu ve Tereddüt, Erdem Dönmez, Ötüken yayınları, s: 70)
“Muhafazakarlık sekülerleşmeci bir ideolojidir. Modern paradigmanın en temel özelliği olarak sekülarizm muhafazakar düşünceyi rahatsız etmeyen, aksine onu memnun eden bir olgudur. Çünkü muhafazakarlık devrimci ideolojilerin toplumu radikal bir yolla dönüştürmeye çalışması gibi dinin de gerektiğinde geleneği tasfiye ederek toplumu kendi ilkeleri doğrultusunda dönüştürmeye karşıdır. Din, muhafazakar düşünce için önemlidir. Ancak bu din toplumsal bir kurum, geleneğin ürettiği ve toplumu bir arada tutan bir değer olarak önemlidir. Siyaset ve toplumsal taleplerle ortaya çıkan din muhafazakarlık açısından kabul edilebilir değildir. ” ( Hasan Ufuk Aktaşlı, “Türk Muhafazakarlığı ve Kemalizm: Diyalektik Bir İlişki”, Doğu Batı, Türk Muhafazakarlığının Eleştirisi, Sayı: 58, s: 48-49)
Muhafazakarlar geleneksel tarihsel yapının dokusunu bozan her tür adıma karşı mesafelidir. Ana sorun geleneğe yabancılaşmadan modernleşmenin yollarını aramaktır. Roman yazarı Ahmet Mithat Efendi, Osmanlı temelinde bir muhafazakarlığı savunur. Romanlarında Batı modernizmine karşı Osmanlı geleneğini öne çıkarır. Mehmet Akif ise doğrudan toplumsal yapının geleneğini eleştiri konusu yapar.
Öte yandan İslamcılık ile muhafazakarlık arasında, önemli ölçüde zorunluluktan doğan, sınırları belirsiz bir ilişki olmuştur. İslamcılığın yeni ve özgün bir siyaset ve toplum anlayışı geliştirememesi, karşılaştığı krizlerde onu muhafazakar ve milliyetçi davranmaya itmiştir. Nitekim Ak parti iktidarının başına gelen de budur. Başlangıçta toplumsal merkezin en önemli değeri olan İslam üzerindeki kısıtlamaları kaldırmaya odaklı bir siyaset güden Ak parti, zaman içinde siyasal merkeze yerleşince devletten topluma doğru bakmaya başlamıştır. Bu dönemdeki söylem, siyasetteki farklılaşmaya paralel olarak, muhafazakar ve milliyetçi söyleme dönüşmüştür.
Muhafazakarlık ve milliyetçilik, iktidar deneyimi üzerinden İslamcılığı sarmalamakta ve içindeki yeni bir dünya yaratmak şeklindeki devrimci ateşi söndürmektedir. Cumhuriyet modernleşmesinin başından itibaren İslamcı siyasete getirilen eleştiriler ve yasaklamalar, İslamcı gelenekten gelenleri, muhafazakarlık adı altında politik sahneye çıkartmıştır. Bu durum İslamcılık ile muhafazakarlık ilişkisinin sınırlarını yer yer belirsiz hale getirmiştir. Bu belirsizlik, yaşanılan kriz anlarında, geçmişten gelen ilişki dolayısıyla muhafazakarlığın ve milliyetçiliğin söylemine yaklaşmasıyla daha da tahkim edilmiştir. Gelinen noktada İslamcıların muhafazakarlık ve milliyetçilik içinde erimesinden doğan krizle karşı karşıya bulunuyoruz. 
Öte yandan İslamcılığın aksine muhafazakarlık ve milliyetçiliğin, uluslararası sistem tarafından kabul görmesi ve onaylanması, İslamcıları bu ideolojilerin eşiğine getirmiştir. Muhafazakarlık ve milliyetçilik üzerinden kurulan ilişki biçimi, İslamcıları bir ölçüde meşrulaştırırken, giderek İslamcılığı ve İslamcılığın temel iddialarını yutmuştur. Yaşanan bu durum, İslamcı düşüncenin önündeki en büyük krizlerden biridir.

Önerilen Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir