Yusuf Yavuzyılmaz Yazdı: Siyasette Deprem

06.03.2023

Millet İttifakının adayının belirleneceği toplantıda Meral Akşener’in masayı terk etmesiyle/ettirilmesiyle, siyasette bütün kartların yeniden dağıtılmasını gerektirecek bir deprem yaşandı. Süreç Akşener’in bombanın pimini çekip ve masanın üstüne bırakmasıyla başladı. Türkiye siyaseti bu andan itibaren yeni dengelerin kurulacağı ilginç gelişmelere gebedir. Meral Akşener, Altılı masayı, Erdoğan’dan bile daha ağır sözlerle eleştirerek suçlaması son derece ilginç bir eleştiriydi. Kuşku yok ki, bu depremin artçı sarsıntıları da olacak.

            İyi partililer ve Akşener Altılı Masa’nın kendi geleceklerini olumsuz etkilediğini ve büyümelerini önlediğini düşünüyor. Acaba İyi parti, masada olduğu için mi bu kadar oy alıyor, yoksa masanın dışında kalsa bu oyu da mı alamaz, sorusu tartışmaya açıktır kuşkusuz.

            Öte yandan milliyetçiliğin egemen olduğu bir siyasal iklimde demokrasi, hukuk devleti ve özgürlüklerin genişletilmesi çalışmaları yapmak kolay değildir. Türkiye siyasetinin ana sorunu milliyetçi partilerin siyaseti belirleyecek bir konumda olmalarıdır. Bu yüzden İyi Parti’nin muhalefet bloğu içinde kalması epeyce zordu. Bu anlamda İYİ Parti’nin masadan ayrılması, masanın hareket alanını genişlettiği ve elini rahatlattığı da söylenebilir.

İYİ Parti ve MHP gibi partilerin etkin olduğu yapılarda değişim yapmak bir hayli zor. Çünkü ikisi de bürokratik merkezin sağ tarafını oluşturuyor. Sağcı, muhafazakâr, milliyetçi yapılar değişime kuşkulu bakar. Tarih ve geleneği yüceltir. Tekçidir, otoriterdir, çoğulculuğa ve ani değişim taleplerine karşı kuşkuludur. Asıl tartışılması gereken Türkiye siyasetinde milliyetçiliğin neden bu kadar etkili olduğudur.

            Akşener’in davranışı fevri bir çıkış mı yoksa arkasında uzun veya kısa vadeli bir siyasal hedefin olduğu planlı bir çıkış mı? Öyle görülüyor ki, bu uzun zamandan beri düşünülen bir çıkıştı. Şimdi bütün ittifaklar konumlarını gözden geçirmek zorunda kalacaklardır.

Akşener bu hamle ile hem Kılıçdaroğlu’nun adaylığını engeller hem de masaya kendi adayını kabul ettirir ise masanın kendi dışında oluşan iradesi yerine kendi iradesini kabul ettirecek büyük hamle yapmış olacaktır. Ancak Masanın kararlılığı bu seçeneği tümden ortadan kaldırmıştır.

Altılı masa, Meral Akşener’e mahkûm olmadığını gösterdi. Bundan sonra Meral Akşener geri dönse bile ki, bu ihtimal yok denecek kadar azdır, çok daha etkisiz olacak.

Öte yandan en kritik ve akıl dışı, dahası siyasi ahlaka sığmayan karar, başka bir partinin belediye başkanlarını, aylardır ortak strateji geliştirdiğiniz ortağınızın karşısında konumlandırmaktır. Şimdilik belediye başkanlarının Akşener’in çağrısına olumsuz cevap vermeleri, Akşener’in siyasi hamlesini boşa çıkardı. Bunu bile bile, üstelik onlardan olumlu yanıt almadan buna kalkışmakta bir başka zaaftır. Cumhurbaşkanı adayı olarak başka bir partiden aday göstermenin bir zaafı da şu: Bizim partimizin içinde, ben de dahil Türkiye’yi kucaklayacak ve kazanacak bir aday yok.

            Olan bitenlerin ne anlama geldiği ve nasıl sonuçlanacağı, Türkiye siyasetine ne tür etkiler yapacağı en çok tartışılan konu. Çünkü son tahlilde muhalefet bloğunun en büyük ikinci partisi ittifaktan ayrılmış bulunuyor. Yine de aşırı genellemelerden uzak durmakta fayda var. Çünkü siyaset her zaman yeni gelişmelere gebedir.

Tam bu noktada Çin düşünürü Lao Tzu’nun öyküsüne kulak vermek gerekir:

Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış… Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.

“Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı” dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: “Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler…

İhtiyar: “Karar vermek için acele etmeyin” demiş. “Sadece at kayıp” deyin, “Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.”

Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş… Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ihtiyardan özür dilemişler.

“Babalık” demişler, “Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.”

“Karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. “Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç. Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz ?”

Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler, ama içlerinden “Bu herif sahiden geri zekalı” diye geçirmişler… Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara. “Bir kez daha haklı çıktın” demişler.

“Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler. İhtiyar “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş.

“O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.”

Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin sonunda ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.

Köylüler, gene ihtiyara gelmişler… “Gene haklı olduğun ortaya çıktı” demişler. “Oğlunun bacağı kırık, ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer…”

“Siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar. “Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde… Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor.”

Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatle tamamlamış:

“Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa yürüyüş asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz …”

            Olayları değerlendirirken sadece görünen fenomenleri ölçüt olarak almak yetmeyebilir. Olayların arkasında başka faktörlerin olacağını ve hiç hesapta olmayan gelişmelere kaynaklık edeceği ihtimali de gözden uzak tutulmamalıdır.

            Meral Akşener’in çıkışından çıkaracağımız sonuçlar şunlardır:

1- Meral Akşener deneyimi, milliyetçiliğin anlaşma potansiyelinden çok çatışma potansiyeli barındırdığını gösterdi.

2- Altılı masa süreci Akşener’in aslında düne kadar işbirliği ve ortaklık yaptığınız kişi ve gruplar hakkında ne kadar büyük öfke biriktirdiğini de gösterdi.

3- Herkesin kendi hesabını öncelediği yerde birlikteliği sürdürmek büyük özveri ister.

4- Değişik siyasal anlayışların ortak insani ilkeler etrafında birliktelik oluşturması, baskın siyasal çatışmacı kültürün hüküm sürdüğü yerde kolay değildir.

5- Bir taraftan birliktelik oluşturmaya çalışırken, öte yandan kendi siyasal geleceğini öncelemek önemli bir sorundur.

6- En önemli konuyu tartışmadan ve mutabakata bağlanmadan yürünecek yol tehlikelere açıktır.

7- Muhaliflerinizle kapıları bir daha yüz yüze bakmayacak şekilde kapatmamak gerekir.

8- Masanın dağılması, Türkiye siyasetinde farklı siyasal anlayışların ortak bir irade geliştirmeleri çalışmalarına da büyük darbe vurdu.

9- Akşener’in masada olanları açıklaması şunu gösteriyor: Masa ‘Akşener olmasa da olur,’ anlayışındaydı. Bu iddia Akşener’in masadan ayrılmasının temelinde, Masada bulunan partilerin sebep olduğunu savunuyor. Ancak Kılıçdaroğlu’nun masayı ayakta tutmaya dönük özverisi dikkate alındığında çok tutarlı gözükmüyor.

10Öte yandan, Millet ittifakında oluşan kaos, tartışma ve dağılma, Cumhur İttifakına yarama ihtimali yüksek görülüyor. Çünkü uzun zamandır koalisyonların kötü bir siyasal durum oluşturacağını savunan görüşler Millet İttifakının durumu ile daha da güç kazandı. Millet İttifakının farklı siyasal görüşleri barış içinde bir arada tutma ve Türkiye’yi bu koalisyonla yönetme iddiası daha iktidar olmadan çöktü. Seçmende bu durum ya iktidar olsalardı durum ne olacaktı şeklinde bir endişe yarattı. Sürekliliği önemseyen ve koalisyonlara kuşku ile bakan, lidere önem veren, devletçi ve tartışmaya kuşku ile bakan muhafazakâr dindar seçmen, güçlü liderin etrafında mobilize olabilir.

11- Şöyle bir siyasal öngörüde bulunulabilir: Meral Akşener ya kendisi aday olacak ya da birini aday gösterecek. Seçim ikinci tura kaldığında alacağı kritik oy ile Kılıçdaroğlu’na, “ben olmadan seçilemezsiniz” mesajını verecek. Akşener alacağı oy miktarıyla sonucu etkileyecek bir aktör haline gelebilir.

12- Akşener’in ithamları arasında en kritik ifade, “Kirli pazarlıklar” yapılıyor ifadesidir. Kuşkusuz bunun arkası doldurulmalıdır. Kim, kiminle, hangi konuda kirli pazarlıklar yapıyor? Bu soru uzunca bir süre siyasetin merkezinde olmaya devam edecek.

Lao Tzu’nun öyküsünde dediği gibi, “bizim bildiğimiz sadece Akşener’in Altılı masayı ağır bir dille suçlayarak ayrıldığıdır. Gerisini bilemeyiz.” Kim bilir, hareketin geri kalanında ne tür bir hikâye yazılacak?

Ortaya çıkan durumun bir intihar mı, yoksa yeni ve farklı demokratik açılımlara mı kaynaklık edeceğini zaman gösterecek?

Yusuf Yavuzyılmaz’ın Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir