Yusuf Yavuzyılmaz Yazdı: Türkiye Siyasetinin Yapısal Analizi: “Bal Tutan Parmağını Yalar” ve “Devlet Malı Deniz Yemeyen Domuz”

01.05.2021

Hiç kuşku yok ki, siyasetin mantığı atasözlerine sinmiştir. Atasözleri, toplumların zihniyet dünyasını yansıtan bir işlev görürler. Bundan dolayı Anadolu halkının siyasal zihniyet dünyasını atasözlerini izleyerek analiz edebiliriz.

Türkiye halkının siyasal zihniyetini ve devlete bakışını en iyi anlatan atasözleri, “Bal tutan parmağını yalar” ve “devlet malı deniz yemeyen domuz” ifadeleridir.

Bu ifadelerden ilki, siyasal pozisyonun sağladığı avantajla, ikincisi devlete bakışla ilgilidir. “Bal tutanın parmağını yaladığı”, belli bir pozisyona gelen bir kişinin buradan elde ettiği rantın meşruluğuna ve normalliğine işaret eder.

İkincisi ise, devletin önemli bir rant dağıtım aracı olduğu ülkelerde- Hazine arazileri- devletin rantını paylaşmayı kabul etmeyenlerin tanımlamasıyla ilgilidir.

Sırtını devlete dayananın avantajlı olduğu siyasal sistemlerde, herkesin işini görmesi için eş, dost, akraba ve tanıdığını devreye sokması olağan karşılanmalıdır. Nepotizm de bir siyasal davranış biçimi olarak bu zihniyetin altında filizlenir.

İktidarın en önemli rant dağıtım aracı olduğu yerlerde iktidar mücadelesinin sert geçmesi de normal karşılanmalıdır.

Bir anlamda siyasal partilerle seçmen kitlesi arasındaki bağlılığı, devletten pay alma gerçekliği ve imkanı belirlemektedir. Partiler kendilerine bağlı gazeteci, aydın, iş insanı ve sempatizanlarına ya rant sağlama ya da rant sağlama ihtimali üzerinden konsolide etmektedir.

Türkiye’de hemen her siyasal partinin kendine göre irili ufaklı iktidar alanları vardır. Her parti merkezi iktidar veya belediyelerde yönetimi elinde bulundurmaktadır ve bunlar zaman zaman partiler arasında el değiştirmektedir.

Öte yandan partilerin yönetim ve örgütlenme biçimlerini belirleyen “Siyasal Partiler Kanunu” son derece anti- demokratik ve lider sultasının önünü açan bir yapıya sahiptir. Ancak bir partinin örneğin son derece demokratik bir model olan ön seçimi yapmasının önünde hiçbir engel yoktur. Ama hiçbir parti bu yöntemi uygulamamaktadır. Partilerin demokratik söylemlerini belirleyen ölçüt, iktidara geldiklerinde nasıl bir model uygulayacakları konusunda bilgi vericidir.

Peki, seçmenin mensup olduğu partilerden talebi nedir? Sanıyorum bu talebi adalet ve eşitlikten çok beklentileri belirlemektedir. Seçmenler partilerinden adalet değil, ayrıcalık talep etmektedirler.

Bu durum siyasette karşıtlıkları ve fanatizmi körüklemektedir. Kendini politik taraftarlığın veya karşıtlığın esiri eden bir kişi, içindeki bütün insani değerleri kaybeder. Hakikatin izleyicisi olmak yerine ait olduğu grubun çıkarlarını kutsar. Bu haliyle o, fanatik militanlığın en güzel örneğidir. Fanatik militan adaletin, hukuk devletinin değil, çıkarlarının peşinden gider.

Peki, hem iktidarı hedeflemek, hem de hukuk devleti ve adaleti gerçekleştirmek mümkün mü? Şimdilik bu ihtimal uzak görünse de bu amaçla mücadele etmek gerçekten önemlidir. Bu konuda gerçekten önemli bir siyasal zihniyet dönüşümüne ihtiyaç var.

Bu durumdan kurtulmanın yolu, devleti ve iktidarı rant dağıtım aracının dışına taşımak ve dağıtım yapılıyorsa bunu hukuk ve adaletin içinde gerçekleştirmektir. Öte yandan rant dağıtımında adaletin ve hukukun işlememesi hukuk dışı yapıların devreye girmesiyle sonuçlanır. Mafyanın bir varlık nedeni de budur. Mafya, hukuk sitemindeki boşluklardan veya daha çok hukukun üstünlüğünün olmamasının bıraktığı çatlaklardan devlete ve topluma sızar.

Öyle görülüyor ki, hukuk devletini gerçekleştirmek adaletin gerçekleşmesine bağlıdır; çünkü devletin dini adalettir.

Son söz: “Nasılsanız öyle yönetilirsiniz.”

 

Yusuf Yavuzyılmaz’ın Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.