Yusuf Yavuzyılmaz Yazdı: Yüzleşmemiz Gereken Ezberler

30.09.2024

İçinde yaşadığımız toplumda yüzleşmemiz gereken tarihi, dini, toplumsal ve siyasal-ideolojik ezberlerimiz vardır. Bu ezberler üzerinde eleştirel bir tutum takınamadığımızdan dolayı, ezberleri peşinen ve tartışmasız doğru kabul eden bir anlayışın içinde yaşamaya devam ediyoruz. Bu tutum gerçekle yüzleşmemizi engellediği gibi, sorunları doğru tespit etme imkânımızı da elimizden alıyor.

Öncelikle değerlendirmelerimizi etkileyen ve yönlendiren bazı ezberler ile yüzleşmek gerekiyor. Siyasetten sosyolojiye en çok kullanılan ezberlerden biri şudur: “Biz müslüman bir toplumuz.” Bu ifadenin doğrusu şu olmalıdır: “Biz Müslüman olduğunu iddia eden bir toplumuz.” Çünkü gerek içinde bulunduğumuz ve sürekli şikâyet ettiğimiz olumsuzluklar, gerekse yapılan istatistikler bu ezberin doğru olmadığını açıkça ortaya çıkarıyor. Nitekim Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin verilerine göre 2023 yolsuzluk algı endeksinde Türkiye bir önceki yıla göre ön dört sıra gerileyerek 180 ülke arasında 115. Olmuştur. Bu durum geleneksel olarak ifade etsek de, dindarlık bilincinin son derece düşük olduğunu gösteriyor. Çünkü İslam’ın ahlaki değerlerinin yaşandığı bir toplumda hırsızlık, yolsuzluk, nepotizm ve kadın cinayetlerinin bu oranda yüksek olmaması gerekir.

İnandığı Kitabın şiddetle reddettiği olumsuz değerlerin bu kadar yüksek olması neyi gösteriyor? Öyle görülüyor ki, tarihten alınan mirasın önümüze koyduğu dini anlayış son derece sorunludur. Bu anlayış kişiyi sorumlu tutan ahlaki bir dindarlık üretmiyor.

Yüzleşmemiz gereken önemli bir ezber de, yakın ve uzak tarihimizle ilgilidir. Yaygın ezber şu: “Bizim tarihimizde utanacağımız hiçbir olay yoktur.” Oysa yüzeysel bir tarihsel tarama bu iddianın ne kadar sorunlu olduğunu açık gösteriyor. Tarihimizde ta Osmanlı devletinin kuruluşundan beri yaşanan siyasal cinayetler durumun hiç de iddia edildiği gibi olmadığını gösteriyor. Osman Bey’im amcası Savcı Bey’i öldürmesi, Murad Hüdavendigar’ın oğlu Savcı Bey’in gözüne mil çektirmesi, Genç Osman’ın öldürülmesi, Fatih Kanunnamesine (Devletin selameti için kardeş katli vaciptir) dayanarak çocuk yaşta şehzadelerin katledilmesi, III. Selim’in öldürülmesi, Ali Suavi’nin öldürülmesi, Mustafa Suphi ve Arkadaşlarının öldürülmesi, Yahya Kâhya cinayeti, Ali Kemal’in linç edilmesi, Kars vekili Halit Paşa’nın Mecliste vurulması, Ali Şükrü Bey cinayeti, İskilipli Atıf Hoca’nın idamı, İstiklal Mahkemeleri kararları, Sabahattin Ali’nin öldürülmesi, Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Said Nursi ve Kemal Tahir olmak üzere çok sayıda düşünce adamına verilen hapis cezaları, 27 Mayıs yargılamaları ve Menderes’in idamı, Deniz Gezmiş ve Arkadaşlarının idamı, Ermeni Tehciri, 12 Eylül idamları, 28 Şubat uygulamaları vs. tarihimizin utanç sayfalarıdır.

Yüzleşmemiz gereken ezberlerin başında gelenlerden biri de “Biz Hanefi- Maturidi geleneğini izliyoruz” yargısıdır. Doğrusu şu: “Düşünsel olarak Hanefi geleneğine izliyoruz; ancak pratik yaşantımızın Hanefi – Maturidi geleneği ile neredeyse ilgisi kalmamıştır. Hatta Maturidi, Türkiye’de en az tanınan âlimlerin başında gelir. Bugün yaşayan ve Maturidi’yi izlediğini söyleyen insanlar Maturidi’nin bazı görüşlerini kabul etmezler.

Yüzleşmemiz gereken ezberler: “Mustafa Kemal bu ülkenin ortak değeridir.” Doğrusu şu: Mustafa Kemal, toplumumuzun tamamının değil, bir bölüm vatandaşın ortak değeridir. Çünkü Türk sağ muhafazakâr siyaseti Atatürk’ün kurduğu ve bizzat başında bulunduğu (1938’e kadar Atatürk, ondan sonra İnönü) CHP’nin 1950 yılına kadar süren siyasetinin karşısında muhalif olarak konumlanmıştır. Türk sağı, siyasal liderliğini Atatürk ve İnönü’nün yaptığı Tek Parti Dönemine muhaliftir. 1960 yıllardan itibaren kendini sağ muhafazakâr siyasetten ayıran İslamcı akım da Atatürk ve İnönü’ye büyük ölçüde eleştirel bakarlar. Bu değerlendirmelerden çıkaracağımız sonuç, Türkiye halkının sağ muhafazakâr dindar olarak kendini ifade eden bölümü, CHP’yi kuran ve yöneten siyasetçi Mustafa Kemal’e eleştirel yaklaşır.

Toplumsal ve siyasal anlamda yaptığımız bütün değerlendirmeleri etkileyen ezberlerden uzak durmak gerekir. Ezberlerden uzak durmanın ilk koşulu, tarihi, dini ve siyasal olayları kendi tarihselliği içinde değerlendirmektir. Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı devletleri zamanındaki devletlere göre elbette daha iyi bir noktada bulunuyorlardı. Ancak onların da tarihsel süreç içinde yaptıkları hatalar vardır. Mesela Fatih Sultan Mehmet büyük bir devlet adamı olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Ancak, Fatih Kanunnamesindeki “Devletin selâmeti için kardeş katlı vaciptir” hükmü asla kabul edilemez. Bu yüzden tarihsel mirasımızı eleştirel bir yöntemle ele alıp değerlendirmek gerekmektedir. Bunu yapmadığımız sürece kabul edilen ezberleri tekrarlayacağız demektir.

Kabul ettiğimiz ezberlerle yüzleşmemizi sağlayan koşullardan biri de incelediğimiz metinlerde yer alan ifadeleri çarpıtarak metne yeni bir anlam giydirip onun üzerine yorum inşa etmektir. Bu yöntemle metnin doğru anlaşılması ve değerlendirilmesi mümkün değildir. Metnin anlamını bilerek çarpıtmak, doğru değerlendirme yapmanın önündeki en önemli engeldir. Metinde olmayan bir ifadeyi varmış gibi kabul ederek üzerine yorum yapılması, eleştiri ahlakı açısından kabul edilemez bir tavırdır. Aynı metinler üzerinden yola çıkarak birbirine zıt sonuçlara ulaşılması, değerlendirmelerde ilmi ve ahlaki sınırlara uymadığımızı göstermektedir.

Yusuf Yavuzyılmaz’ın Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir