Zeynep Kılıç Yazdı: Hoşamedi İmamema

15.04.2024

Neyi doğru neyi eğri yapıyoruz bu hak ile batılın flu renklere büründüğü günlerde.

Bazen doğru düşünürken bazen de etten kemikten ibaret olmayan duygularımıza da yenik düşebiliyoruz.

Muhalif olarak illeri geri komut verirken bazen eziyoruz bazen eziliyoruz. Bu siyasi manevralarda da aynı misaldir.

Yıllardır muhalefet iktidarı Mısır, ihvan Rabia’nın dört şiarı üzerinden sivri altı okuyla siyasi amaçlar için hedef tahtasına oturturdu durdu.

Hadi gözümüz aydın yıllar sonra iktidar reel politik amaçlar için Mısır, ihvan davasına tam bir muhalif edasıyla posta koyarken sisi ile kol kola, diz dize gelirken muhalifler bu sefer yine iktidara ikiyüzlülükle saldırıyordu.

Bakın nasıl ikili oynuyorlar dercesine.

Asıl bizi afallatan ise muhalefetin bu masumane ikili oynamasıdır.

Hadi siz karar verin Mısırı, ihvanı Filistin’i nereye koyalım.

Olay tam da Nasrettin hocanın köylülerin ağzını büzemediği eşeğe in, bin halini andırırcasına yine muhalefetin ekmeğine yağ sürüyordu.

Bir iki yazar çizer bunun karşısına dikilerek bize reel politikayı hatırlattıysa da genel kanı karşısında ikna edici olmadı sanırım.

Suriyeliler, göçmenler ile yıldızları hiç barışmayan muhalifler sıra sınır dışı operasyonlara gelince göçmenlerle Suriyelilerle hem fikir olabiliyorlardı.

Aynı şekilde biz ahkam kesenler racon koyanlar

Psikolojik potansiyelimizin ölçüsünde olmayan durumlar karşısında vur kır öldür komutlarıyla soğukkanlılığı da yitirip fevri de davranabiliyoruz.

Kim bilir kimimize kalsa belki çoğunlukla milleti halkı telafisi olmayan felaketlere de sürükleyebilir kıt kanat görüş ve tahlillerle.

Bu olayın bir benzeri ise son İsrail Gazze savaşında küresel güç ile olan içli dışlı sıkı fıkı bir Ortadoğu gerçeğini de görmezden gelerek yaptık galiba.

Tayyarelerimiz var uçaklarımız var askerlerimiz, ordularımız var ebabillerden, kuşlardan yardım dileniyoruz derken bile egemen güçlerden yüzde kaç bağımsız yüzde kaç bağımlıyız kimin eli kimin cebinde, kim kimin adına başlattı bu operasyonları muhasebesi veya sorgusu karşısında pasif kaldık.

Operasyonu Hamas başlattı diye ona bilinçli toz konduranlara karşı Hamasa toz konduramadık halada masumiyetine inanıcımızda bir kayıp yok çok şükür.

Ama sahiden Hamas bu operasyonların neresindeydi sorusunu yine ıskaladık.

Hamas adına kim bu oyunu tezgahlıyordu.

Tepkiyi üzerimize çekmeyelim diye bu soruları sormaya bile cesaretimiz yoktu belki de hengameden aklımıza bile gelmiyordu.

Çünkü sadece Yahudilere, İsrail’e, Siyonist’e rahat racon kesebiliyorduk.

Çünkü sadece onlar lanetlenmişti Davud peygamberin lisanı üzerinden.

Çünkü sadece onalar gaddardı, günah işleyebilirdi gözümüzde.

Madem Hamas yaptı bu saldırıyı hadi durup duruken demeyelim de neden zamanlı zamansız yaptı diyelim.

Bu saldırıları yaparken neden karı zararı hesaba katmadı. Olanları öngörmedi. Neden kendini de milleti de boşa attı.

Neden evdeki hesap çarşıya uymadı.

Neden bilmedi bir gece ansızın papatya gibi açan füzelerin kimin başına ödül olacağı kimin başına celladın kılıncı.

Neden bu füzelerden sonra zafer değil de hezimete uğradık hani tüm mazlumlar hep bir ağızdan tekbir getiriyorduk zafer naraları atıyorduk.

Başımıza geleceklerden haberimiz yoktu barut bulutlarından gazap yağmurlarından.

Bizi tarumar darmadağın edeceğinden.

Çok basit bir muhasebe ile anladık ki bu füzeler bize değil öyle olsun isteyenlerin en çok işine yaradı.

Nitekim dünkü İran İsrail misillemesinde yine hepimiz coşa geldik uykumuz kaçtı İran ilk rauntta bitirecek mi işini İsrail’in demeden hadi dağılın operasyon nihayetine ermiştir bizim de umudumuz kursağımızda kalmıştır.

Gönül isterdi ki operasyonlar şov tiyatro değil nihayeti olan gerçek senaryo olsun. Ya da şova ne haccet hiç olmasın.

Çünkü yedi ekimde Hamas adına başlatılan şov, değil Gazze’yi tüm Filistin’i kana bularken.

Böyle bir misilleme şovunun da zaferden çok tüm Ortadoğu’yu cehenneme çevireceği korkusu da yabana atılır gibi değildir

Bir yandan da biz hala aynı saf duygularla temiz niyetle serzenişteyiz niye elimiz kolumuz bağlı niye sınırlar kapalı niye cihada gitmiyoruz. Bedire, Uhuta gider gibi.

Fakat unuttuğumuz bazı gerçekler var.

Bir kere günümüz konjektöründe Harbin hile olduğudur.

Ve de ne biz sahabeydik ne Uhutta Bedire gitme mantığıyla cihat günümüze uyarlanabilirdi.

Bunu daha önce mavi Marmara olayında pratiken kanlı faturası olmuştur.

Nitekim fetocu kanatın gitmeselerdi bilmiyorlar mıydı öldürüleceklerini sözleri bize münafıkların eğer biz evimizden çıkmasak burada otursaydık öldürülmezdik ayetini de hatırlattı. Ki yine bu söylemin ağır vebalinden Allah’a sığınır dururuz.

Dalavere ile de olmaz alavere ile de olmaz. Peki ya nasıl olacak bu iş. Mesela komşu devletler saldırdı saldıracak biz de peşlerinden koyun gibi gitsek kim bilir kendi cenahımızdan saldırsak da bu işi bir çırpıda bitiriversek.

Pek sanmıyorum rüzgârın bizden yana eseceğine. Ne diyor şair inanma kuşlar bu yalanları her bahar söyler. Bir deli demeyelim de bir sinsi bir taş atar kuyuya ve bin akıllı onu çıkarmayabilir.

Dolayısıyla Küresel güçlere en iyi gelen en azında geçici emeller için en iyi kazanır büyük ihtimal. Fakat bu gidişatın sonu böyle gelmiş böyle gidecek de değildir elbette.

Belki kısa vadeli belki uzak bir gelecekte bu ancak ve ancak Allah’ın eli ile düzeltilecek kaderin üstünde bir kaderle olacak.

Yani bize tevdi edilen cüzi kaderin eksikliğini muhtemelen yüce Allah külli bir kaderle görevi yerine tevdi edemeyen aciz bizlerin yerine görevi hakkıyla yerine getirebilecek halklar, milleteler, insanlar peyda edecektir.

Akla karayı Peygamberleri gördüğünde biz sana iman ettik şeytanların yanına gittiklerinde ise biz sizlerle beraberiz diyenlerin eli ile değil halis muhlis sahabenin gıpta ettiği zatların eliyle ayırtacaktır.

Ama uzak ama yakın belki bizler görmeyebiliriz bu gerçeği bu bir ütopya da değil er ya da geç şerler defnolunacak hak yerini bulacak hak kaim olacak.

Bu, günahkâr kulların vadi sözü değil yüce hâkim ve alim olan Allah’ın apaçık vaadidir ayetidir nizam ve kanunudur…

Haydin bakalım Hüda hafız, Hüda Nigahdar Be ümide didar…

 

Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.

 

Zeynep Kılıç’ın Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir