13.01.2022
Ve koşarak geldi tâ öbür ucundan şehrin, şehirden bir adam, medeni bir adam, işini gücünü bırakarak marangoz ihtiyar bir nebinin izi peşinden.
Uyaracaktı kavmini, milletini bir Zekeriya gibi kim bilir belki de ihya etmek için Yahya’sını bilgece, Peygamberce, zanaatkârca.
Çünkü malzemeleri insandı onların. Onlar ağacı bile yontarken bir bakıma kendi nefislerini de yonta durmuşlardı. Demir bükecek kuvvete vakıfken belleri, bilekleri, ubudiyet makamında iki büklüm olmayı büyüklüğün şanından bellemişlerdir.
Başına gelenlerden bir haber şehrin ta öbür ucundan koşa, koşa gelen bu adam testereyle ikiye bölünmeyecekti tam da orta yerinden belki ama taşlanacaktı orta yerinde kadim bir şehrin, taçlanırcasına orta yerinde cennetin.
Ve Kur’an’a not düşecekti sözleri vema’lena ve bize ne oluyor ki el’lanâbudELLAH Allah’a hakkıyla ibadet edenlerden, kulluk edenlerden olmuyoruz.
Ve ey kavmim diyecekti ne oldu size ki uymuyorsunuz Rahmandan gelen bu kerim zatların halaskar fermanına.
O bir felaket tellalcısı değildi ki bilakis hakkın kutlu bir elçisi cefakâr davetçisiydi. Ya da bir muştuydu cennetten yaş da olsa cübbesi hala kandan Yahya gibi bir nebinin.
Çölün ortasında yavrusu kuşa kurda yem olacak diye tir, tir titreyen ana yüreğiyle nefes nefese koşuyordu orta yerinden şehrin. İn cin top oynarken sefa tepesinde Hacer değildi belki Merve’ye koşan fakat o da şehrin kalbine koşuyordu Sefa ile Merve arasında koşar gibi. Koşuyordu kalbine kitabın insan olma adına ve koşuyordu kalbine Kur’an’ın Yasin olma adına..
Mekkeli bir delikanlı gibi başına gelecek akıbetten bir haber düşecekti bir umut peşine Taif yollarında. Taşlanacaktı mübarek bedeni, kanayacaktı belki bilekleri, kan ağlayacaktı yüreği ama bir umut peşinden gidecekti ve yine gidecekti bedduadan kaçıp duaya sığınarak. Bulacaktı Ninovalı bir köle olan Addasın bağrından masum bir teselliyi elinden cennet meyvesinden bir salkım meyveyi. Çünkü o âlemlere rahmet için gönderilmişti. Çünkü kalbi sert ve kaba olsaydı etrafında halka, halka yayılmayacaktı âlemin dört bir yanına nübüvvet deryasında birer, birer sahabenin halkası.
Ve koşarak geliyordu ta öbür ucundan şehrin medeni bir adam. Bahtınıza düştüm ey kavmim kötülük yapmayın, etmeyin, eylemeyin bu kerim zatlara tabi olunuz diye, diye. Tabi olun bu sizden herhangi bir ücret talep etmeyenlere. Nasıl bir pazarlık bu böyle ya. Veren alandan hiçbir ücret talep etmiyor. Ne de güzel bir davet size, sizden hiç bir ücret talep etmeyenlere. Nasıl bir teklif bu böyle nerde görülmüştür Allahtan başka. Kimi insan var bir ömür bir evin tuğlasını, briketini betonunu, harcını temin etmek için belki dişinden tırnağından artırmış, gırtlağından boğazından eksiltmiş, çoluk çocuğundan esirgemiştir. Kimisi aynı nedenle belki bir araba sevdası peşinden bir ömür koşmuş kimisi de bir kadının mihrini temin etmek için. Ama bu adam niye beleşten bir teklifte bulunuyor böyle ve sizden hiçbir ücret talep etmeyenlere tabi olun diyor.
Üstelik cennetten bir taahhütle. İnsan deli mi der böylesine. Peki Allah’ın bundan ne kastı, ne muradı, tabiri yerindeyse ne karı kazancı olabilirdi ki o kadar cenneti kırmızı halı gibi ayaklarımızın altına sererken. Evet, yüce Allah insanı insanın kendi nefsinden satın alıyor. Acul (aceleci) zayıf ve cahil-cuhela hasletlerinden azade kılmak isterken. Üstelik cenneti vâd ederek ve içindeki sonsuz ebedi nimetlerle.
Ve Yasin ve sen ey insan diye hitap eder Peygamberin şahsından tüm insanlara tüm insanlığa.
Ve Kur’an-ı hekime and olsun ki şüphesiz sen mürselindensin yani gönderilenlerdensin
Dosdoğru müstakim olan yol üzere
Ve bunun için geldi ta öbür ucundan şehrin koşarak Allah’ın bir sevgili kulu bir Habib-i Neccarı
Toza toz katmak için değil ize iz olmak için
Kadem-i izinden basamak, basamak Rahmana yol almak için
Kendisine cennette gir denildiğinde yine kavmine hayıflanır durur
Keşke kavmim bir bilselerdi rabbim tarafından affedildiğimi, ikram edilenlerden kılındığımı (Yasin 26-27) Ve koşuyordu cennetin tam da ortasına koşar gibi kadim bir şehrin tam da orta yerine..
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.