Zeynep Kılıç Yazdı: Orda Bir Alem Var Uzakta, O Alem Bizim

26.06.2023

Şuurunda değilmişiz meğerse miskal zerre tüm zerrelerimizle bizi biz yapan milyon hücrelerle kocaman kürenin sarmalından sıyrılmış milyar, milyon atomlardan, seyyarelerden fezalara akmışız.

Kendimizden emin değildik na ümittik kimdik ki senin o temelli mülkünde.

Ya kaysa ayaklarımız her köşe başı her kavşak kaygan zemin diye uyarı okları konulan o kaygan ruy-i zeminde, elimizden tutup bizi bize, bizi dize getirecek olan kim.

Semada seyre dalıp, dalıp gaiplere karışırken seherde kuş gibi hafif gün yüzüne süzülen de güneş midir biz miyiz?

Halbuki o devasa alemlerde iz bırakıp gezerken yer, gök, köşe, bucak dört bir taraftan damar, damar işleyen sensin o uçsuz o bucaksız alemi.

Sefa Merve’de koşturup geriye gider gibi ilerlerken ayak izlerimiz dönüp dolaşıp sahibine dayanan yitik bir deve gibi kaygısız azcık başımız değildi, bizi adım adım sana getiren izinden giden dikenlere sıcak kumlara bata çıka çıkan Hacer’in ipekten ibrişimden ayak sesleri idi.

Bilirdik bunları müzakere edecek olgunlukta değildi ne sayılara dayalı yaşımız ne de kafası hoş başımız, her bir akranımız gibi bizim de elimiz oyunda gözümüz, kulağımız oynaştaydı.

Ne biz vakur çocuk İsmail’dik ne boynumuzdaki gümüş gerdanlık dövülmüş haşin demirden o büyük emre amade eceli beklerken donup kalmış bir vefalı bıçak.

Sahiden sen kimdin biz kim sen kimsin ve biz kim. Çölde kırk defa iman ile küfür arasında sıkışıp kalan kimdi?

Uçsuz bucaksız çöllerde seni ararken kaybolan dervişi divane miydi, ciğerleri sökülüp çiğnenen biz miydik peygamberin amcası hamisi Uhut dağı kadar koca Hamza mıydı? 

Allah’ın eri çöl aslanı Esedaullah mıydı?

Ya Cibril’in parmakları arasında vahyin hararetinden buğum, buğum süzülüp bayıla kalan kimdi.

Ab-ı hayat gibi hayata can suyu olan değil miydi o nazlı nebi o Alemlere rahmet olacak peygamber.

Peki niye şekva edip duruyordu kör kütük gibi inim inim inliyordu içimizdeki bu mutmain olmayan, kıvranıp duran ele avuca sığmayan bu yaramaz sancı.

Neyeydi vaveylası karanlık dehlizleri yırtıp sıyrılan iç sesimizin, sahiden daralan biz miydik daralan dünya mı.

Yıldızların arasında gökte ararken seni meğerki sinemizde şahdamarımızda gezen ruh, can nefes, senmişsin.

Irak düştük se de yaban ellerde haydi silkin ve uyan.

Bak iyi bak orda bir alem var uzakta o alem bizim alemimizdir. Gitmesek de görmesek de o alem bizim, o alem biziz.

Mil, mil, fersah, fersah uzak kaldığımız içimizdeki o alem evet, evet işte tam da oracıkta duran o alem bizim alemimizdir.

Avara avare kendinden bi haber gezinsek dolansak da havasıyla toprağıyla ile suyuyla o alem bizimdir.

Işığıyla, nuruyla, hilm ve ilhamıyla o alem yine bizim alemimizdir.   

O alem ki Ademin

O alem Nuh’un,

Hud’un,

O alem İbrahim’in.

Ve o alem Musa’nın İsa’nın.

Alemlere rahmet olarak tül tül inen o alem muhabbetin o alem Muhammedîn. 

Yabana attığımız o alem işte o bizim alemimizdir. Sezmezsek de hissetmesek de görmezden gelsek de kaçarı yok o alem bizim alemimizdir.

İşte, bu alem giz dolu, bu alem sır dolu, bu alem esrar; bizi bu alemden koparma ya Rab!

Duyduk bir münadiyi, işittik ve itaat ettik

Lebbeyk Allahümme lebbeyk dedik

Buyur emret Allah’ım emrine amadeyim buyur

Lebbeyk lâ şerîke leke lebbeyk

Senin hiçbir ortağın yoktur emrine amadeyim buyur

İnnel hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk, lâ şerîke lek

 

Şüphesiz hamd sana mahsustur. Nimet de mülk de senindir ve senin hiçbir şerikin, ortağın yoktur.

Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.

Zeynep Kılıç’ın Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.