29.05.2023
Gerçekten çok renkli ve bol adrenalini bir seçimi arkamızda bıraktık. Bu seçim mutfaktan tutun da meclise kadar Patates, soğan, aç, tok TOGG, ben Kemal geliyorum, Bay Kemal, bay bay Kemal’den vay vay Kemale bir sürü espri malzemesini içinde barındırdı durdu. İşin esprisi bir yana bu seçimin kaybedenleri kısmen olsa da kazananları da çok oldu denilebilir.
2, 5 milyonluk Ata ittifakı bile gerçekten de soğan gibi ortadan ikiye bölündü biri bi tarafa biri bi tarafa siyasi meze oldu.
İttifakların artısı eksisi bir tarafa Merkez sağdan türeyen nice bölük pörçük parti bu seçimlerde merkez solun sırtına binerek köprüyü geçti.
Hizbullah üzerinden itham edilen korku ve ümitleri, acemilikleri gözlerinden okunan Hüda Par bile meclise girdi. Vekilleri önce kendinden çok emin haydin şeriat devletine dercesine toplumun aşina olmadığı bir söylemle belirdilerse de bu sert gergin ortamının imdadına bir piyano tınısı yetişti şimdilik.
Diğer taraftan Yeniden Refah Partisi makul taktiklerle mecliste yerini aldı.
Allah rahmet etsin Muhsin Yazıcıoğlu’nun partisi BBP haricinde çoğu partinin milletvekilleri meclisteki yerini alabilmiş durumda.
Bence kimse bu seçimlerin demokrasisini sorgulamasın muhalefetin tüm baskın yöntem ve zorlamalarına rağmen iyi kötü Türk milleti iyi bir demokrasi sınavından geçtiği söylenebilir. Sebep diyeceksiniz bizim meclis yirmi üç nisan dünya çocuklar bayramı gibi cıvıl, cıvıl her renkten her tondan sesini yansıtacak.
İrili ufaklı sağ partilerin ekseriyeti katmer, katmer Türk solunun sırtına binerken Türk solu da (kırmızı sol) yeşil solun Kürt solunun sırtına binerek boy atıverdi.
Sonrasında ise zafer işaretleri yerini uluyan boz kurt işaretleri yer aldı demokrasi söylemleri milliyetçilik söylemleri ile PKK seviciliği PKK düşmanlığı ile yer değiştirdi. Siyasette 180 derece dönmek nasılmış onu da öğrendik. Değişmeyen dönüşmeyen tek istikrarlı karar Suriyelilerin postalanması konusuydu. Ki siyaseti belirleyenler ne diyordu artık Türkiye göçmenistan değil diyordu.
Diğer yandan Akşener’in Osmanlıya istibdat göçmenler karşıtlığı söylemi kendi öz atalarının balkanları bu toprakları nasıl mübadiller politikasıyla Türkleştirdiği İslamlaştırdığı ve kendi ailesinin de Rumeli’deki bu planın bir parçası olmasından bahsedip ünlü entel tarihçilere jeologlara ve cumhurbaşkanım dediği cumhurbaşkanı adayına sesleniyordu.
Seçim dönemi boyunca anladığımız kadarıyla bu zikzaklar ve Kürtlerin CHP’de değeri tabiri yerinde ise Türk lirasının dolar bazındaki değeri gibiydi. Biri birle çarpmıyon biri dokuz onla çarpıyon sonra piyasayı durdurabilene aşk olsun çıta yükseliyor biri on dokuza çıkacak kadar çarpıyon yani doların değeri yükseldikçe bizimkilerin de değeri Türk solunda Türk lirası gibi eriyip kalıyor, kendini tutamıyor. Sonrasında moraller borsa gibi inişler çıkışlar yaşıyor. Bunun akabinde siyasi istikrarsızlık ve krizler beliriveriyor. Ama gene okuyan bildiğini okuyor. Ne yaptık ne ettik gene icraattan ırak CHP’nin yapay demokrasi taktiğine kanalize olduk.
Ne pahasına olursa olsun yine ve yeniden sevgi pıtırcığı olmasa da onurlar kırılsa da gönüller kırılsa da demokrasiye tam iman edilmiş ya haydin haydin Türkiye kırmızı sol için sandığa diye talimat verildi son dakika gölü gibi zafer naraları atıldı.
Neymiş efendim Erdoğan canlı yayında uyumuş muş. Bre gafiller CHP 4o yıldır Kürt halkını uyuttu Cumhurbaşkanını biyolojik bir esneme tutmuş çok mu.
Hadi bakalım adam kazandı, uyuyan dev uyandı. Başladı Türkiye yüzyılı.
Her ne pahasına olursa olsun bu demokrasi zaferi akabinde Türkiye’nin önünde uzun bir yol var. Bu yolun sürekliliğinin sağlanması için kendi iç dinamiklerine yönelip içerdeki istikrarı bölünmeye, gevşemekten yana değil sadece söylemde değil eylemde de hak, hukuk, adalet bağlamında safları daha sıklaştırıcı ve birbirine kenetler gibi sağlarsa inanılabilir ki dünyaya tahakkümünü paylaşamayan üç büyük güç, Rusya, Çin eksenini aşıp Ortadoğu’da kalıcı barışın ve halkların hamiliğin yegâne sahipliliğini üstlenebilecektir. Makul olanda büyük birleşme ve güçlenmedir. Parçalanıp bölünüp bir, bir yok olup tarihin tozlu sayfalarına gömülme değildir. Bu toprakların öz evlatları olarak düşmanca nifak tohumlarını ekmeye değil kardeşçe daha çok istikrara daha çok büyümeye daha çok güçlenemeye ekmek su gibi muhtacız. Seçimlerden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üç büyük başkanı rahmetli Menderes, Özal ve Erbakan’nın kabir ziyareti gidilecek yol ve alınacak istikamet bakımından anlamlıydı. Ne demişti Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ben Mardin’de dedim ki, biz bütün milliyetçiliği ayaklar altına almış iktidarız. Bunu burada da söylüyorum. İstanbul’da da söylüyoruz. Bu aynı şekilde İslami referanslar bağlamında ibret, ders, alınması tarihe düşülmesi gereken olağanüstü bir anekdottur. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan Beştepe konuşmasında yarın İstanbul’un 570.yıldönümüne kavuşacağımız İstanbul’un fethi bir çağı açıp yeni bir çağı başlatmıştır. Konstantiniye muhakkak feth olunacaktır onu fetheden komutan ne güzel komutan onunun askeri ne güzel askerdir hükmünü yerine getirdik, dedi. İnşallah bu seçimleri giriş kapısı olarak gördüğümüz Türkiye yüzyılı da tarihe böyle bir dönüm noktası olarak geçecektir diyerek Arif Nihat Asya’nın şiirini okudu:
Biz, kısık sesleriz…minareleri, Sen, ezansız bırakma Allahım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını, Ya kovansız bırakma Allahım!
Mahyasızdır minareler…göğü de, Kehkeşansız bırakma Allahım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allahım!
Bize güç ver…cihad meydanını, Pehlivansız bırakma Allahım!
Kahraman bekleyen yığınlarını, Kahramansız bırakma Allah’ım!
Bilelim hasma karşı koymasını, Bizi cansız bırakma Allah’ım!
Yarının yollarında yılları da, Ramazansız bırakma Allah’ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü, Ya çobansız bırakma Allah’ım!
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız; Ve vatansız bırakma Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allah’ım!
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.