Yusuf Yavuzyılmaz Yazdı: Yalakalığın Sosyolojisi

28.03.2022

 ” Sebzivar valisi uşağına sorar:

“Bugün patlıcan yemeği yaparsan nasıl olur?” Uşak, ” Çok iyi olur, özellikle Sebzivar patlıcanları bir başkadır. ” diye cevap verir. Sonra vali, görüş değiştirip sorar:” Patlıcan sanırım ağır olur, bugün ayva yemeği yapsan daha iyi olmaz mı?”

Uşak cevaplar: ” Evet iyi olur, aslında özellikle Sebzivar patlıcanı şişkinlik yapar! ” Vali sinirlenir ve kızgınlıkla: ” Be adam, patlıcanı öncece övüyor sonra da kötülüyorsun ?” der. Uşak cevaplar: ” Efendim, bendeniz Sebzivar valisinin uşağıyım, patlıcanın değil.”

( Ali Şeriati, Ali Şiası Safevi Şifası, Fecr yayınları, s: 50)

 

            Şurası açık ki, her yöneticinin arkasında, ondan menfaat bekleyen, ona bağlılığı menfaati ölçüsünde olan bir grup ve kişiler bulunur.

            Bir gruba veya lidere menfaat bağıyla bağlanan yalakanın ahlakını egoizm ve pragmatizm oluşturur. Çünkü ahlakın temel kavramı olan iyi, onu sonuçta istediğine ulaştıracak eylemin adıdır. Bu yüzden değişmez ahlaki değerler, ona uygun değildir.

            Yalaka, menfaati için her tür ahlaki değeri istismar edebilir. Çünkü o, menfaatlerin adamıdır. Onun tercih sebebi kendi menfaatinin gerçekleşmesidir. Bir cemaat, örgüt ya da grup içinde kalma süresi çıkarları ile doğru orantılıdır.

            Kuşkusuz yalakaların iktidar çevresinde daha çok kümelenmesi doğaldır. Çünkü menfaat en çok orada bulunmaktadır. Bu yüzden yalakanın davranışlarında tutarlılık aranmaz.

            Yalakanın bir dava ya da öğretiye bağlılığı da, karşıtlığı da tutarlı değildir. Onun asıl önceliği menfaat sağlamasıdır. O ünlü siyaset felsefesi Makyavel’in “amaç vasıtayı meşru kılar” felsefesinin somutlaşmış halidir.

            Yalakanın bir lider, cemaat ya da partiye bağlılığı, menfaatini daha fazla sağlayacağı bir imkanın eşiğine kadardır. Bu yüzden ilk krizde bağlı bulunduğu konumu değiştirir. Yıllardır içinde bulunduğu grup yolsuzluk yaptığı halde sesini çıkarmaz, gruptan ayrıldığında ise hak, hukuk ve adalet üzerinden eleştiri yapmaya başlar. Böylece bütün değerli kavramları devreye sokarak yeni konumuna meşruiyet kazandırmaya çalışır.

            Yalaka, değişmez ahlaki değerlerin adamı değildir. Her dönem değişmez evrensel ahlaki değerler, hareket alanını sınırlandıracağından, ahlaki değerlere bağlılığı araçsaldır.

            Yalaka, kendi değişimini evrensel değerlere vurgu yaparak meşrulaştırma peşindedir. Oysa en büyük amacı eylemden elde edeceği paydır. Bu pay ne kadar büyük ise davranışı o yönde olacaktır.

            Bir sistem içinde yalakaların varlığının artmış olması hukuk dışı ayrıcalıkların çoğaldığını da gösterir. Bu anlamda yalakalığın panzehiri liyakat, adalet ve hukuktur. Yalaka ise bu kavramlardan nefret eder. Bir göreve liyakatiyle gelmeyen kişiler bulunduğu konuma bir değer katmak şöyle dursun verimliliği düşürür.

            Yalaka, görevde kalma süresinin, yaptığı çalışmalara değil, sahip olduğu aidiyetlerin sonucu olduğunun bilincindedir. Bu yüzden görevinde başarılı olmaktan çok, kendisini o görevde tutacak davranışlara yönelir.

Yalaka, her tür menfaatini elde etse de sürekli tedirgindir. Çünkü aynı yolları deneyecek daha başarılı bir yalakanın sürekli tehdidi altındadır. Bu yüzden kimseye tam olarak güvenemez. Bu güvensizlik yani çevresindeki bazı insanların bulunduğu konumda gözü olduğu vehmi onu şizofren bir kimliğe sürükler.

Yalaka eleştirilerinde de samimi değildir. Eleştirilerinin önemli bir bölümünü, istediğini elde edememenin verdiği kızgınlık ve küskünlük ile yapar. Eleştirel düşüncenin en aşağılık türü budur. Çünkü amaç bir hakikati ortaya çıkarmak değil, menfaatini savunmaktır.

Yusuf Yavuzyılmaz’ın Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.